Elisa Kitap ve Sahafta Kültür ve Kitap Dolu Etkinlikler Başladı

Bayburt’ta Edebiyat Rüzgarı

Elisa Kitap ve Sahafta Kültür ve Kitap Dolu Etkinlikler Başladı
Elisa Kitap ve Sahafta Kültür ve Kitap Dolu Etkinlikler Başladı

Bugün ki “Sahaf Konuşmaları” etkinlikleri kapsamında davet edilen  Oğuzhan Pekmezci "Dört Şair,dört şiir" isimli söyleşi de sözlerine Elisa Kitap Sahaf'ın bugüne kadar yapmış olduğu etkinlikler için başta Sahaf sahibi Ruhlar Çetin'e, programları düzenleyen Hüseyin Çoban ve devamındaki paydaşlara teşekkür ederek başlayan Oğuzhan Pekmezci daha sonra bu tür etkinliklerin yapılmasının Bayburt ve burada bulunan öğrenciler için çok değerli olduğunu, okuma oranlarının bu kadar düştüğü dönemlerde bu tür yerlerin önemine değinmiştir. Pekmezci, söyelişi de dört şairin yazmış olduğu birer şiirin hikâyesine değilineceğini ve şiirlerin seslendirileceğini söylemiştir. 

Akabinde söyleşisine ilk olarak Hüseyin Nihal Atsız ile başlayan Pekmezci, Atsız'a ait olan bu iki şiirle söyleşisini sürdürmüştür. 

"Saraylarda Süremem
Dağlarda Sürdüğümü
Bin Cihana Değişmem
Şu Öksüz Türklüğümü"

"Yiğit Bahtsız Olurmuş
Taçsız, Tahtsız Olurmuş
Nağmertlerin Adı Çok
Mertler Atsız Olurmuş"

Hüseyin Nihal Atsız'ın hayatı hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra, onun "Geri Gelen Mektup" isimli şiirinin yazılma nedenine değinmiş, hikâyesini dinleyicilere anlatmıştır. Bu kısımda Atsız'ın dava şuuruna bağlılığına değinen Pekmezci,  birinci bölümünü Atsız'ın şu sözüyle bitirmiştir. 
"Hepimiz, kaderimizin götürdüğü yoldan, kendi sonumuza doğru gideceğiz." 

Söyleşinin ikinci bölümünde sözlerine Abdurrahim Karakoç'un şu mısralarına yer vererek başlamıştır. 

"Kurulduk Çelik Yay Gibi
Akarız Deli Çay Gibi
Buluttan Çıkan Ay Gibi
Bir Gün Geri Geleceğiz"

Pekmezci, Abdurrahim Karakoç'un hayatıyla ilgili kısa bir bilgi vermiş ve şair bir ailenin çocuğu olduğunu aktarmıştır. Daha sonra "Mihriban" şiirinin yazılma nedenine değinmiş ve hikâyesini anlatmıştır. Bu kısımda ayrıca yine Abdurrahim Karakoç'a ait olan "Unutursun Mihribanım" şiirine değinen Pekmezci, bu şiirin Karakoç'a sevdiği kadın olan Mihribandan gelen bir mektupta yazan şu cümle üzerine yazıldığını söylemiştir.
"Unutmak kolay mı? "
Pekmezci, söyleşinin ikinci kısmını Abdurrahim Karakoç'a ait şu sözle bitirmiştir. 

"Ne ayagım uydu,  ne kafam uydu Belli... Ben bu çağın yabancısıyım... "

Söyleşinin üçüncü bölümüne Necip Fazıl Kısakürek ile devam eden Pekmezci, şairin "Zindandan Mehmed'e Mektup" isimli şiirinden şu mısraları okuyarak başlamıştır. 

"Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!"

Pekmezci, Necip Fazıl Kısakürek'in hayatına ve eserlerine kısaca değinmiş, Türk Edebiyatı için çok önemli bir şair olduğunun altını çizmiştir. Daha sonra Necip Fazıl Kısakürek'e ait olan "Beklenen" şiirinin hikâyesini dinleyici ile paylaşmış ve iki kıta olan şiirin, ikinci kıtasının birinci kıtanın yazılmasından yıllar sonra kaleme alındığının altını çizmiştir. 
Söyleşinin üçüncü bölümünü Necip Fazıl Kısakürek'e ait şu sözle sonlandırmıştır. 

"Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım."

Söyleşinin dördüncü ve son bölümünde Ümit Yaşar Oğuzcan'ın hayatına ve eserlerine yer veren Pekmezci, şairin "Galata Kulesi" isimli şiirinin hikâyesini dinleyiciyle paylaşmıştır. Üç şairin aşk şiirlerinden sonra bu kısımda evladını kaybetmiş ve onun ardından yazılmış olan bir şiire yer vermiştir. 
Ümit Yaşar Oğuzcan'ın evladını kaybettikten sonra nasıl yaşarken öldüğünü ve bunun üzerine bu durumu şiire nasıl yansıttığını anlatmıştır. 

Pekmezci, her şiirin bir yaşanmışlığı olduğunu söyleyerek söyleşisini bitirdi.