Osmanlı Padişahı 4. Murat Sünür Ovası’nda
Tarihi geçmişi çok eskiye dayanan Bayburt, 1635 yaz başında çok heyecanlı günler yaşadı.
Bu heyecanı yaşatan ise on yedinci Osmanlı padişahı Sultan 4.Murat (1623-1640) idi. Bir takım iç ve dış sebeplere istinaden Revan ve Tebriz seferine çıkan padişah, bu tarihte Bayburt’a geldi ve bugünkü adı Çayıryolu olan Sünür Ovası’nda geceli- gündüzlü beş gün ikamet etti, burada ileri gelen askerlerle mızrak ve cirit oynadı.
Aslında Bayburt aynı heyecanı yaklaşık 120 yıl evvel yine yaşamıştı. 1514 Çaldıran seferi dönüşünde Osmanlı’nın cihangir padişahı Mısır, Suriye ve Kudüs fatihi Yavuz Sultan Selim, 25 Ekim 1514 tarihinde Bayburt’un Sünür köyüne gelmiş ve Bayburt kalesini fethetmek için askerlerini yola çıkarmış ve tarihçi Hadidi’nin
Meger bir kal‘ a vardı gâyet a‘lâ
Kim adı Payburd u hısn-ı zîbâ
Şeklinde tavsif ettiği tarihi Bayburt kalesi bu sırada fethedilmişti. Hatta Selim, daha Trabzon’da şehzade iken Şah İsmail’in bölgede sebep olduğu kargaşalığa son vermek amacıyla 1499 yılında Bayburt’a gelmiş, Bayındır Beylerinden Ferruhşâd Bey ve Manşûr Bey bu tarihte Şehzâde Selim’in hizmetine girmişti.
Sünür köyü ve etrafı çok stratejik bir noktadır. Akkoyunlu hanedanının kurucularından Kutluğ Bey’in mezarı bu köydedir. Bir tarihçinin ifadesiyle, Söğüt ve Domaniç’in Osmanlı tarihindeki yeri ne ise Sünür ve Pulur köyleri de Akkoyunlu tarihi için aynı derecede önemlidir. Kutluğ Bey’in saldırılarına maruz kalan Trabzon Rum imparatoru, onunla iyi geçinme politikası gütmüş ve kızı Despina’yı Kutluğ Bey ile evlendirmiş ve bir süre sonra da Sünür’e gelerek birkaç gün misafir olmuştur.
Görüldüğü gibi Sünür ve civarı sultanların, kralların, beylerin ikametgâhı ve uğrak yeri olmuştur. Yavuz Sultan Selim’in gelişi ile yaşanan heyecan bir asır sonra bu defa Bağdat, Revan ve Tebriz fatihi Sultan 4.Murat’ın ordusuyla Sünür’de beş gün ikametiyle yeniden tazelenmiştir.
Osmanlı-İran harplerinin bir devamı olarak 1635 yılında Revan seferine çıkan Sultan 4. Murad, Balahor (Akşar), Sünür (Çayıryolu), Cebre (Çakırözü) ve Hayik (Kalecik) menzillerinden geçip, Tolos köyünden Mama-Hatun /Tercan’a oradan da Erzurum’a giderek yoluna devam etmiştir. Padişah Sünür ovasına geldiğinde, vezir-i azam tarafından burada karşılanmış ve sancağ-ı şerif kendisine teslim edilmiş, ordunun bir takım zahire ihtiyacı Bayburt’tan karşılanmıştır.
20 Mart 1635’te Üsküdar’dan hareketle başlayan seferin ayrıntıları, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde yer alan “Rûzname”de anlatılır. Yunus Zeyrek tarafından “IV. Sultan Murad’ın Revan ve Tebriz Seferi Rûznamesi” adıyla 1999 yılında yayımlanmış olan esere bakıldığında Bayburt bölgesiyle ilgili şu bilgilere ulaşılır:
20 Haziran 1635 Çarşamba: Sultan Murat ve binlerce Osmanlı ordusu tam üç aylık yürüyüşten sonra bugün Sinor Ovası adlı menzile geldi. Bu menzilin yolları oldukça geniş olup, büyük alaylar tertip edildi, Tımarlı sipahiler, Rumeli askerleri, Anadolu askerleri ve vezirler Sinor Ovası sahrasında bir araya geldiler ve saadetli Osmanlı padişahı Sultan Murat’ın sağında ve solunda adet üzere iki kanat oldular. Saadetli Osmanlı sultanı, has oda mensubu görevliler ile haremdeki diğer görevlileri eli mızraklı olarak meydana çıkardı ve bizzat kendileri baş ve buğ olup birbirleri ile koşup, bir fasıl mızrak oynadılar. Ve hünerlerini aşikar edip bir mertebe yiğitlik ve kahramanlığını gösterdiler. Askerlerin tümü hayran kalıp : Böyle padişaha malik olduk diyerek ellerini Hak dergahına kaldırıp, hayır duada bulundular. Daha sonra Sultan Murat, askerlerini geri durdurup, kendisi Enderun mensupları, silahdar paşanın adamları ve önemli paşalarla bir tarafa durup, Kaptan-ı derya Hüseyin Paşa ve adamları ile vezirlerin adamları diğer tarafta olmak kaydıyla cenk varmış gibi cirit oynadılar ki daha önce hiç böyle bir şey görülmemişti. Hatta bu cirit oyunu esnasında, denizci olması hasebiyle Kaptan Hüseyin Paşa atının tekerlenmesi sonucu düşerek kolunu yaralamıştır. Son derece güzel cirit oynadığı anlaşılan Sultan Murat, o gün pek çok kişiyi atından düşürmüş ve yaralamıştır.”
Bu cirit oyunu sonrası eline mızrağını alan Osmanlı Sultanı, etrafta toplanan binlerce Yeniçeri tarafından selamlanmış ve padişahın üzerlerine doğru geldiğini gören askerler: “Bizi kırmağa geliyor” diye korkmuşlardır.
21 Haziran Perşembe: Bugünü de Sünür Ovası’nda geçiren Sultan, vezir-i azam Mehmet Paşa’yı da yanına alıp yine cirit oynadı. Ardından mesirelik, çimenlik bir su kenarında oturdu ve huzurunda kuzu pişirilerek yenilip içildi ve atına binip tekrar cirit oynadıktan sonra otağ-ı hümayununa geri döndü. Aynı gün yasağı delmiş olan iki tiryaki tütüncüyü, ibret-i alem içün siyaseten katlettirdi.
22 Haziran 1635 Cuma: Bugün yine Sünür Ovası’nda geçirildi. Sultan Murat, burada Yeniçeri Ağası, Ocak ağaları v.s. ileri gelenleri huzuruna çağırtı ve gerekli nasihatlerde bulundu. Aynı gün yirmi bin yeniçeriye biner akçe sefer bahşişi verdi. Sefer akçesini her ocağın neferlerinin yüklenip taşıması adet olmasına rağmen padişah, bu defa nefer yerine ocakların subaylarına yükletip çadırlarına taşıttı.
23 Haziran Cumartesi: Yine Sünür Ovası’nda geçirildi. Trabzon’un muhafazasında görevli Deveci Mehmed Ağa, işlediği suçtan ötürü ölüme mahkûm edilmiş, cezasının infazı için Trabzon’a çavuş gönderilmişti. Bugün katledildiği haberi Sünür’e geldi. Yine bu gün İstanbul’da sadaret kaymakamı olarak kalan Bayram Paşa’dan mektuplar geldi. Macaristan’ın merkezi Budin Paşa’sı Cafer Paşa’nın İstanbul ve sair yerlerde bulunan mal ve emlakine devlet tarafından el konulduğu, mal varlığının defter halinde sunulduğu haberi ulaştı. Aynı gün Ukraynalı Kazak’tan üç şayka alındığı, Eflak bölgesinde asi Kantemür üzerine asker tedarik edip gönderildiği İstanbul’a bildirildi.
24 Haziran Pazar: Bugün de Sünür Ovası’nda oturuldu. Ukraynalı korsan kazak tarafından on iki nefer ve üç casus getirilerek Otağ-ı Hümayun önünde başları kesildi.
Böylece Sünür Ovası’nda beş gün geçiren Sultan 4. Murat, ertesi gün olan 25 Haziran Pazartesi günü, Demirözü ilçesine bağlı olan eski adı Hayik yeni adı Kalecik menziline doğru yola çıktı ve altı saatlik yürüyüş sonrası yolları iniş- yokuşlu ama otlağı bol olan bu menzile vardı. Ertesi gün Toloslar köyünden Tercan’a ve oradan da yoluna devam ederek Revan’a vardı”.
1623-1639 Osmanlı-İran savaşları içinde yer alan bu Revan seferinde başarı kazanılarak, Doğu Anadolu, Ahıska, Revan ve Kafkaslar’ın önemli bir bölümünde Osmanlı egemenliği perçinlenmiş oldu.
Başka bir yazıda görüşmek umuduyla…
Yrd.Doç.Dr. Yunus ÖZGER
Bozok Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi
Eposta:yunusozger@yahoo.com